Emniyet’te, polis göçü yaşanıyor!!

Ağır çalışma şartlarına rağmen ekonomik sıkıntıları ve yönetimden kaynaklanan problemleri çözülemeyen polisler, birer birer teşkilattan ayrılıyor. Özellikle yurtdışı tecrübesi olan, yabancı dil bilen polis müdürleri yüksek maaşlarla özel sektöre transfer oluyor.




Özel güvenlik yasa tasarısının çıkmasıyla tetiklenen ayrılmalar, güvenlik zaafı oluşturacak boyutlara ulaştı.

Yusuf Acıbiber, Kuşadası Emniyet Müdürü iken istifa edip özel sektöre geçti. Şimdi her gün binlerce insanın girip çıktığı Atatürk Havalimanı’nın güvenliğinden sorumlu. İstanbul’un en başarılı narkotikçilerinden Adnan Özkan emekliliği hak ettiği gün teşkilattan ayrılarak kendi şirketini kurdu. Selim Çınar, henüz meslekteki 8. yılında Beyoğlu Ekipler Amirliği görevinden istifa edip Turkcell’in güvenlik müdürlüğüne geçti. M. Kemal Taner, 23 yıl hizmet verdiği teşkilattan emekliliğine 2 yıl kala ayrıldı ve bugün çokuluslu bir şirketin ‘marka koruma müdürü. Özel Harekatçı olan ve mesleğinin büyük bir kısmını çatışma bölgelerinde geçiren Nail Kolağasıoğlu da özel sektörde yöneticilik yapıyor...

İsimleri ve örnekleri çoğaltmak mümkün. Halen 784 birinci sınıf ve 682 ikinci sınıf emniyet müdürünün bulunduğu teşkilattan sadece 2004’te 89 müdür ayrıldı. Son 4 yılda, emekliliğini talep ederek ya da istifa yoluyla ayrılan emniyet müdürlerinin sayısı ise 479. Bir başka ifadeyle Polis Akademi’sinden 1985 döneminde mezun olan 160 kişiden 85’i bugün teşkilatta değil.

“Devletin çocukları” yol ayrımında

“Biz annemizin babamızın değil, devletin çocuğuyduk. 16 yaşında koleje girdik. Ne doğduğumuz topraklara ne de tayin olduğumuz şehirlere ait hissettik kendimizi. Gün oldu 24 saat çalıştık. Ama gösterdiğimiz fedakarlığın karşılığını göremedik. Devlet elleriyle büyüttüğü, büyük yatırımlar yaptığı evlatlarını göz göre göre harcadı, harcamaya devam ediyor.” Bu ifadeler, mesleğinin zirvesindeyken teşkilattan ayrılan eski emniyet müdürüne ait. Şimdi özel sektörde çalıyor ve konumu gereği haberde isminin yer almasını istemiyor.

Teşkilata küsmediğini, hâlâ sıkı ilişkileri olduğunu ama uzun yıllar hizmet verdiği bir kurumdan en verimli olacağı çağda ayrılmak zorunda kaldığı için üzüldüğünü söylüyor. “Hem kolejde hem de akademide çok iyi eğitim aldık. Çok kritik görevlerde yıllarca çalıştık. Ne ailemize ne de kendimize ayıracak vaktimiz kaldı. Fakat yönetimden kaynaklanan sorunlar yüzünden devam edemedim.” diyen aynı polis müdürü, teşkilatın ekonomik sorunlarından daha fazla yönetim sorunu olduğunu düşünüyor.

İstanbul gibi büyük bir şehirde yüzlerce kişiyle milyonlarca dolarlık operasyonlar yapan birimin başındayken, emrinde iki memur bir araç olan bir şubenin başına Bitlis’e atanabiliyorsunuz. İçişleri Bakanlığı ya da Emniyet Genel Müdürlüğü “tayinler sayesinde tecrübeli personelin birikimleri taşra teşkilatlarına da aktarılır” diye düşünse de tayin olanlar aynı fikirde değil. Ayrılma sebepleri arasında ‘sık tayinler’ önemli yer tutuyor.

“Üretemediğim için ayrıldım”

Halen çokuluslu bir şirketin ‘marka koruma müdürü’ olan M. Kemal Taner de 23 yıl çalışıp emekliliğine iki yıl kala teşkilattan ayrılanlardan. O da son dönemde bir beyin göçü olduğunu doğruluyor. Narkotik ve mali şube gibi kritik birimlerde ve yurtdışı görevlerde bulunan Taner, 1998’de teşkilattan ayrılmış. İki yabancı dil bilen, polis akademisi dışında hukuk fakültesi bitiren, yüksek lisans yapan bir emniyetçi kendisi. Bugün özel sektörde bulunduğu pozisyonun diğer polislere cesaret verdiğini düşünüyor.

Ayrılmalarının sebebini üç ana başlıkta topluyor: “Birincisi polis sayısı yeterli değil. 5 polisin yapması gereken işi bir polis yapıyor. İkincisi yapısal bozukluk ve üstteki yığılma. 8-10 yıldır üst kademelerde bir yığılma var ve alt kadrodakiler ‘benim il emniyet müdürü olma imkanım yok’ deyip ayrılıyor. Yığılma çok olduğu için işin içine siyaset dahil her şey giriyor. İyi yetişmiş yeni neslin umutları kırılıyor. Üçüncüsü de teşkilattaki gizli işsizlik. Organizasyon yapısında ciddi bozukluk var. İşini çok iyi bilen, teknik bilgisi yüksek, dil bilen personel ilgisiz şubelere ya da şehirlere atanıyor. Yasal ve teknik olarak İstanbul’un deneyimli narkotik müdürünü Kahta’ya şube müdürü olarak atayabilirsiniz. Ama bu ne kadar mantıklı. Hem İstanbul’a hem de Kahta’ya yazık. İstanbul’a gelenin yetişmesi aylar yıllar alır. Kahta’ya yolladığınız adamın da donanımını heba etmiş olursunuz. Teşkilatta yaşanan en büyük sorunlardan biri bu.”

Son yıllarda çok kaliteli polislerin yetiştiğini, ama monte edildikleri yerlerde doku uyuşmazlığı yaşadıklarını düşünen M. Kemal Taner’e göre teşkilattan ayrılmalar sürecek ve bu durum büyük şehirlerde güvenlik zaaflarına yol açacak. Özellikle dil bilen, teknolojiyi yakından takip eden polislerin ‘baktım olmadı, giderim’ düşüncesinde olduğunu anlatıyor. Teşkilattan ayrılmasına rağmen gönlünün polislerle birlikte olduğunu, halen irtibatının sürdüğünü, fikir alışverişinde bulunduklarını belirten Taner, “Tecrübe, bilgi ve birikimimi teşkilata destek olmak için kullanmak istiyorum. Ama yeni arkadaşlarda psikolojik bir yılgınlık var. Hiç birinin emniyet müdürü olmak gibi bir umudu kalmadığı için dışarıdan iş bakıyorlar. Çözülemeyecek sorunlar yok; fakat çözmek için irade göstermek gerekir.” diyor.

M. Kemal Taner’in ifade ettiği bu problem aslında her dönem yaşanıyor. Öyle ki son günlerin popüler konusu İstanbul’daki kapkaç terörünün ardında da benzeri tayinlerin yattığı ifade ediliyor. Hükümet değişikliği sonrasında İstanbul Emniyeti’nde görevli 114 şube müdürünün başka şehirlere tayin edilmesinin bugün yaşanan sorunlara sebep olduğu iddia ediliyor. Halen özel güvenlik sektöründe çalışan eski İstanbul Narkotik Müdürü Ferruh Tankuş da teşkilattan ayrılmaların ardında yönetim sorunları olduğunu düşünüyor: “Bugün İstanbul sokakları 1980 öncesi gibi tehlikeli hale geldiyse bunun nedeni personel eksikliği değil, nitelikli personel eksikliğidir. Siyasi iradelerin polise müdahalesi işleyişteki ahengi bozuyor. Sonra bugünkü tablolar ortaya çıkıyor.”

“Üretemediğim için ayrıldım”

Her gün binlerce insanın girip çıktığı, Türkiye’nin en kritik yerlerinden biri olan Atatürk Havalimanı’nın güvenliğinden sorumlu Yusuf Acıbiber de emniyetten ayrılarak özel sektöre geçen polis müdürlerinden. Yıllarca üst düzey görevler üstlenen, son olarak da Kuşadası’nda emniyet müdürlüğü yapan Acıbiber ayrılmasına sebep olarak ‘üretmesine ve verimli olmasına mevcut yapının imkan tanımamasını’ gösteriyor. Fakat, en önemli gerekçelerden biri ise sık sık tayin olmaktan çocuğunun eğitiminde yaşadığı sorunlar: “Teşkilat beni ailemle işim arasında tercih yapmak zorunda bırakıyordu. Neredeyse her yıl tayinim çıkıyordu. İlgisiz ve zamansız tayinler yüzünden aile hayatım alt üst olmuştu. Aslında biz bunu bilerek teşkilata girdik. Fakat bazen geri dönülemez noktalara gelebiliyorsunuz.”

Tepe Güvenlik’in havalimanı güvenlik müdürü olan Yusuf Acıbiber, özel güvenlik yasa tasarısının yürürlüğe girmesinin ayrılmaları tetiklediğini, fakat tek başına ana sebep olmadığını düşünüyor. Polislerin hayat şartlarını ve bu işten kazanacakları geliri bilerek mesleğe bir bakıma gönüllü girdiklerini; ama son yıllardaki yönetim sorunları nedeniyle meslekten ve teşkilattan soğuduklarını söylüyor: “Eğer bir gün il emniyet müdürü olabileceğimi düşünseydim ayrılmazdım. Fakat mümkün değil. Ayrıca çok politik hale geldi. Ben tüm hayatımı adadığım teşkilattan ayrılırken hiç kimse bana ‘dur nereye gidiyorsun?’ demedi. Sevgisizlik ve ilgisizlik polisleri teşkilata karşı soğutuyor.”

Ayrılsa da hâlâ kendini polis gibi hissettiğini, çok sevdiği halde mesleğin kendilerini sevmediğini düşünen Acıbiber’e göre, ayrılmalar önümüzdeki dönemde daha da artacak ve bunun sokağa yansıyacak; “Polislik tecrübe işidir. Bu kadar çok insan mesleğinden ayrılırsa güvenlik zaafı oluşur ve bunun sonucuna halkımız katlanmak zorunda kalır.” Çözümü ise bir cümleyle özetliyor; “Devletin emniyet mensuplarına polis olarak kalabilecek asgari şartları sağlaması gerekiyor.”

Adnan Özkan, çalıştığı dönemde başarılı narkotik operasyonlarına imza atmış bir polis şefiydi. 4 yıl sürdürdüğü narkotik şube müdür yardımcılığı görevinden sonra atandığı Eyüp İlçe Emniyet Müdürlüğü’nden kendi isteğiyle ayrıldı. 2002’nin son günlerinde emekliliğini hak ettiğinde dilekçe vererek çok sevdiği teşkilattan “Keşke teşkilatım daha adil bir yapıda olsaydı ve ben ölünceye kadar bu işi yapsaydım.” diyerek emekli oldu.

Yetişmiş personel ayrılıyor

Bugün yine güvenlik sektöründe çalışıyor, eski mesai arkadaşlarıyla görüşüyor. Teşkilatın geldiği pozisyonundan endişe duyduğunu belirterek, “Yetişmiş personelin ayrılması ile ciddi bir zafiyet doğacak. Yeni arkadaşlar bu açığı kapatmak için çalışacak; ancak bizim karşılaştıklarımızla yüz yüze gelince onlar da bırakacaklar. Sorunlar çözülmezse önümüzdeki yıllarda güvenlikle ilgili ciddi zafiyetlerimiz olacak.” diyor.

Adnan Özkan, son yıllarda çok iyi yetişmiş polislerin göreve geldiğini; ancak bunların da mevcut yönetim ve uygulamalarla çatışmaya başladıklarını söylüyor. Ona göre teşkilat son yıllarda çok politize oldu. Siyasi iradenin kendi yöneticileriyle çalışmasının normal olduğunu fakat bunu makul çizgiler içerisinde tutmak gerektiğini söyleyen Özkan’a göre, henüz komiser seviyesinde iken tayinlerde ya da görev yerlerinin belirlenmesinde siyasilerin devreye girmesi teşkilatta işlerin durma noktasına gelmesine vesile oluyor. Hiçbir zaman siyasilerin peşinde koşmadığını söyleyen Özkan, “Biz devletle bir sözleşme yaptık. İmza atmakla az paraya çalışmayı, tayin olmayı, memleketime kayıtsız şartsız hizmet edeceğimi kabul etmişim. Karşılığında tek istediğimiz manevi tatmindi. Fakat hiç bir zaman bu manevi tatmini yaşayamadığınız gibi siyasallaşmanın getirdiği adaletsizlikler sizi meslekten soğutuyor. İlk fırsatta da her şeyi bırakıp gidiyorsunuz.” diyor.

Son yıllarda polislerin eğitiminde yapılan düzenlemeler sonucunda teşkilata çok kaliteli memurlar katılıyor. Öyle ki birçoğu iyi seviyede dil biliyor, internet ve bilgisayar teknolojilerini yakından takip ediyor. Fakat başlangıçta artı özellik olarak gözüken bu durum beraberinde birçok sorunu da getiriyor. Eğer atandığı yer aldığı eğitime uygunsa polis başarılı operasyonlara imza atıyor. Ama bir de bunun tersi söz konusu. Çok iyi yetişmiş bir komiser ya da tecrübeli bir polis müdürü ilgisiz bir makama atandığı zaman hem kendine hem de bulunduğu makama zarar vermeye başlıyor.

Halen Turkcell’in koruma müdürlüğünü yapan Selim Çınar da henüz yolun başında iken ayrılan polislerden. İyi derecede dil bilen, kendini yetiştirmiş bir polis olan Çınar, atandığı Beyoğlu Ekipler Amirliği görevinden 1998’de istifa etti. Atandığı dönemde yüzde 78 olan suç oranını bir buçuk ayda yüzde 17’ye düşüren Çınar ve ekibi sorumluluk bölgesinde başarılı operasyonlara imza attı. Gece gündüz çalıştığını anlatan Çınar “Evliydim, çocuğum vardı. Fakat onları hiç göremediğim gibi 170 milyon lira maaş alıyordum. Benim sokaklardan topladığım bir seyyar satıcı birkaç saat çalışıp ayda 700 milyon lire kazanıyordu. Bu tablo zaten sizi alt üst ediyor. Ama bizi en çok yıpratan, teşkilat içerisindeki adaletsiz uygulamalar yüzünden gelecekten ümit kesmemizdi. Emniyette bariz bir işletme körlüğü var.” diyor.

Öncüler diğerlerine örnek oluyor

Kendisine ayrılma cesareti veren ise özel bir şirketten aldığı ciddi teklif. Çınar’a göre teşkilattan ayrılıp başarılı olan her emniyetçi diğerlerine yol açıyor. Kendisinden sonra çok sayıda mesai arkadaşının meslekten ayrıldığını belirtiyor. Çınar önümüzdeki günlerde kamuoyuna açıklanacak ve ilk genel kurul toplantısını yapacak olan Emniyet Kökenli Yönetici ve İdareciler Derneği’nin (EKYİD) ilk başkanı. Emniyetten çeşitli sebeplerle ayrılmış, halen özel sektörde yönetici ya da işveren olarak çalışan polisler bir dernek çatısı altında toplanıyor. Başkan Çınar’ın verdiği bilgiye göre bu yapılanma benzerlerinden çok farklı: “Bir şekilde teşkilattan ayrıldık fakat gönlümüz hâlâ onlarla beraber. Bir bakıma bizi yetiştiren teşkilata biz ne katabiliriz diye düşündük. Siber terörden, uluslararası kara para hareketlerine kadar değişik alanlarda sempozyumlar düzenlemek gibi çeşitli projelerimiz var. Emniyetin evrilmeye ihtiyacı var ve biz bunun sivil kanadı olabiliriz.”

Şu anda yaklaşık 50 üyesi bulunan dernek geçtiğimiz yılın ekim ayında kuruldu. Üye kabul etmede çok katı kuralları var. Herhangi bir şekilde suça bulaşmış, siyasi yönü kamuoyunda çok öne çıkmış hiç kimseyi kabul etmiyorlar. Çınar bu uygulama ile ilgili olarak “Bizi yetiştiren, yurtdışına yollayan teşkilata ve ülkeye katkımız olsun istiyoruz. Bize katkısı olmayacak, taşıyamayacağımız üyeleri kabul etmiyoruz. Uzun yıllar teşkilattan bir oluşum çıkmamıştı. Siyasete bulaşmadan bir çeşit think thank kuruluşu olmayı hedefliyoruz.” diyor.

11 Eylül polise ihtiyacı artırdı

Peki dernek ne yapacak? Diğer kurucu üyeler gibi emniyet teşkilatından ayrılan ve halen özel sektörde yöneticilik yapan Cengiz Gümüştüs projeleri ile ilgili şunları anlatıyor: “Teşkilatın yapısı sorunları çözmeye uygun değildi. Hem yapıyı hem sorunları çok iyi biliyoruz. Proaktif düşünen, genç ve dinamik bir grubuz ve bu birikimimizle emniyet teşkilatına, halkımıza katkı yapmak istiyoruz. Bu amaçla proje grupları oluşturduk. Pratik projelerimiz olacak, bunları hem teşkilata önereceğiz hem de kamuoyu ile paylaşacağız. Genç polislere birikimlerimizi aktaracağız. Sempozyumlar, paneller organize edeceğiz.”

Emniyet teşkilatından ayrılmalarda şüphesiz özel güvenlik yasasının çıkması ve çok sayıda güvenlik şirketinin kurulması etkili oldu. Fakat değişen güvenlik kavramı, özellikle 11 Eylül sonrası oluşan ortam farklı bir açılımı beraberinde getirdi. İstihbarat almak çok daha önemli oldu ve bunun için birçok büyük şirket, güvenliğini polise emanet etmeye başladı. Meslek hayatının büyük bir kısmını Güneydoğu’da geçiren özel harekatçı A. Nail Kolağasıoğlu’na göre özel sektör asker emeklisi yerine polisi tercih ediyor; çünkü istihbarat almak hayati öneme sahip. Halen özel bir şirkette genel müdür yardımcısı olan Kolağasıoğlu, çok sayıda meslektaşının çokuluslu şirketlerde ya da büyük firmalarda çalıştığını söyleyerek, “Eskiden askerler tercih edilirdi. Fakat artık istihbarat almak çok önemli. Çalıştığı şirketle emniyet arasında kanal olması için özellikle polis tercih ediliyor artık.” diyor.

Bazı özel şirketlerin istihbari çalışma yaptığını ve başarılı buldukları polisleri cazip tekliflerle istifaya zorladıklarını söyleyen Kolağasıoğlu’na göre, emniyet teşkilatı yapısal sorunlarını çözmezse yakın zamanda daha fazla personelini özel sektöre kaptıracak. “Şimdi çok yetenekli ve donanımlı arkadaşlar mezun oluyor. Onlara bakınca gıpta ediyorum ama gelecekleri hususunda ciddi endişelerim var. Sadece benim devremden, emekliliği beklemeden istifa eden 8 kişi İstanbul’da çalışıyor.” diyor.

HAYRİ KOZAKÇIOĞLU*: ZAFİYET SOKAK TERÖRÜNÜ KÖRÜKLER

Polisin hayat ve çalışma şartları kolay değil. Haftada en az 6 gün çalışacak, 12 saat mesai yapacaksınız. Üstelik mesailer olağanüstü olaylar sırasında 16 saate kadar çıkıyor. Çalışma şartları zor. Bir de hayati tehlike var. Ayrıca, tayinlerle Türkiye’nin dört bir tarafını dolaşmak var. Bütün bunun yanında maddi bakımdan ortada özenilecek bir tablo yok. Devletin bir düzenleme yapması lazım. Aksi takdirde polis kadroları çok kısa sürede boşalır. Kanun çıkarsanız dahi emeklilik yaşına kadar tutabilirsiniz. Eskiden hava kuvvetlerinde yaşananlar şimdi emniyette yaşanıyor. Devletin verdiği imkanla özel sektörün verdiği arasındaki fark azaltılmalı. Aksi takdirde sıkıntı artacak. Emniyette terfiler çok hızlandı. Yukarıda bir şişkinlik oldu. Piramit bozuldu, bir anlamda tersine döndü. Alttan gelenler için yol tıkandı. Yapılacak en güzel şey onlara maddi imkan sağlayarak, ordunun yaptığı gibi mevki yokluğundan emekli etmek. Yukarıyı boşaltmak ve onların da yolunu açmak lazım. Poliste yetişmek zaman ister. Bu mesleği yapanlardan hep fedakarlık beklemek doğru olmaz. Bir yere kadar fedakarlık ama bazı şeylerin de sağlanması lazım.
(Eski İstanbul Emniyet Müdürü, OHAL Bölge Valisi.)

aksıyon