Elvedâ şehr-i saadet, gitti nimet elveda!

Üç gün sonra huzur ve sevinç ikliminden çıkıp bayrama erişeceğiz. Oruç sevincinin yeşerdiği her mümin kalpte Ramazan’a veda etmenin burukluğu var.






Mahyalardaki ‘Elveda yâ Şehr-i Ramazan’ cümleleri, müezzinlerin okuduğu elveda kaside ve ilahileri bu kutlu aydan ayrılışın hüznüne tercüman oluyor.


u gece Kadir Gecesi. Ramazan boyunca içimizi ve dışımızı saran ulvi duyguların, dinî heyecan ve sevincin bütün bütün serpilip en üst noktasına çıktığı gece... Ramazan’ın artık sonuna gelindiğini haber verdiği için de bir o kadar hüzünlü... Ramazan coşkusunun, oruç sevincinin yeşerdiği her mümin kalpte Ramazan’ı uğurlama, Ramazan’a veda etmenin burukluğu bir haftadır yaşanıyor aslında. Minarelerin arasındaki mahyalara düşülmüş ‘Elveda yâ Şehr-i Ramazan’ cümlesinin bıraktığı hüzne, teravih namazının sonlarında müezzinlerin okuduğu elveda kasideleri ve ilahileri ekleniyor, böylece bir yıllık ayrılığın hüzünlü habercisi oluyorlar.

Gündüzünden gecesine, iftarından sahuruna bütün bir ayın her köşesini hoş âdetlerle süsleyen kadim Ramazan geleneği, bütün mümin ruhların İlahî neşeyle durulandığı bu güzel aydan ayrılışın hüznünü birbirinden güzel formlarla dillendirip zenginleştirmiş. Geleneksel cami musikimizin Ramazan ayında icra edilen örneklerinden olan elveda kasideleri ve ayrı ayrı makamlarda bestelenmiş elveda ilahileri bunun en güzel örneklerini oluşturuyor. Eskilerin neredeyse bütün camilerde Ramazan’ın son on gecesinde dinlediği, bizim ise bugün geleneksel dini musiki formlarını aslına uygun ve yetkin bir biçimde icra eden az sayıdaki müezzin ve müzisyenden dinleyebildiğimiz bu elveda kaside ve ilahileri ile çoğumuzun karşılaşma imkanı maalesef çok az.

Kadim Ramazan geleneklerinin birçoğu kaybolup gitmiş, bir kısmı bugün büyük camilerin çevresinde ve şehir meydanlarında ‘Geleneksel Ramazan Eğlencesi’ adı altında ve tam bir arabesk kültür içinde tüketime tahvil edilmiş olsa da, bozulmamış kimi örneklerin, az sayıdaki özel mekanlarda, yine az sayıda yetkin kişi tarafından devam ettirildiğini görüyoruz. Bu yüzden, pek çok Ramazan geleneği gibi, elveda kaside ve ilahilerini de ‘nerede o eski Ramazanlar’ hayıflanması içine katmak gereksiz. Çünkü gözleri bu satırlar içinde gezinen yüzlerce kişi, daha dün akşamki teravih namazında, müezzinin okuduğu elveda kasidesini dinlediğinde yüreğinin burkulduğunu, sessiz sessiz gözyaşı dökenlere, kendini tutamayıp hıçkırıklara boğulanlara şahit olduğunu hatırlayacaktır. Yanda, Ramazan’ın son on gününde elveda kaside ve ilahileri okuma, Ramazan’ı güzel sözler ve bestelerle uğurlama geleneğinin devam ettiğine örnek olarak bir haber; bu ayrılığın, ayrılığı anlatan ilahi ve kasidelerin mümin gönüllerde nasıl karşılık bulduğuna ilişkin de, biri eskiden, biri günümüzden iki yazarın Ramazan anılarını aktardıkları yazılarından küçük bölümler bulacaksınız.

Evet, üç gün sonra Ramazan’dan, bu huzur ve sevinç ikliminden çıkıp bayrama erişeceğiz. Biz de eskilere uyarak, bize yeniden can verip dirilten, gönlümüzü, günümüzü ve soframızı bereketlendiren bu kutlu ayı, eski bir elveda kasidesinin beytiyle uğurlayalım: “Elvedâ şehr-i saadet, gitti devlet elveda / Elvedâ şehr-i hidayet, gitti nimet elveda!”

CRR’de Ramazan uğurlaması

TRT 1’de Ramazan boyunca yayınlanan sahur programında, ilahilerden kasidelere, temcitlerden tevşihlere, bizi geleneksel dinî musiki formlarının özgün örnekleri ile tanıştıran İstanbul Dini Musiki Topluluğu, orijinal icra ve örneklerin sıkıntısının büyük olduğunun farkına varmış olmalı ki, etkinliklerini farklı mekanlara taşıyor. Topluluğun, yarın akşam saat 20.30’da, İstanbul Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu’nda ‘Elvedâ Şehr-i Ramazan’ adlı dinletisi bunlardan biri. Geleneksel dinî musikimizin, Ramazan’ın son on günü teravihlerde okunan, her biri Ramazan’ı güzel ve etkili sözlerle öven, anlatan örneklerinin sunulacağı programda, hanendeler (söyleyen) Ahmet Şahin, Mehmet Kemiksiz ve İdris Erdem; sazendeler (enstrüman çalan) Sadrettin Özçimi, Ali Tan, Nurullah Kanık (ney), Furkan Resuloğlu, Reha Sağbaş (kanun), İbrahim Metin Uğur (rebab), Mert Nar (bendir)’dan oluşacak.

Havada bir yas kokusu var

Yakup Kadri Karaosmanoğlu: “Dün gece minarelerden ‘elveda’ sesleri duyuldu. O zaman anladım ki mübarek ayın sonundayız. Çocukluğumda Ramazan’ın yirmisinden itibaren beni garip bir hüzün kaplardı. Oyunlarıma bir neşesizlik, çalışmalarıma bir isteksizlik gelirdi. (...) Vakıa bi zamanlar salih, abit Müslüman evlerinde Ramazan’ın son günleri, bir hastanın sekerat demleri kadar müellimdi. Sanki herkeste aile rüesasından biri ölüm döşeğine yatmış gibi bir his hasıl olurdu. Teneffüs edilen havada mukaddem bir yas kokusu sezilirdi. Ve camilere gidip ağlanırdı. Oraları hüzün ile taşan gönüllerin alabildiğine boşandığı yerlerdi.”

Ahmet Turan Alkan: “Özellikle Ramazan’ın ortasını geçip on altıncı oruca niyet edileceği gün, teravih namazının yirminci rekâtından sonra, cemaati soluklandırmak maksadıyla okunan ‘şugul’ün nakaratındaki ‘Elvedâ, elvedâ şehr-i siyâm elvedâ’ sözlerinin cemaati nasıl müteessir ettiğini hatırlayanlar çıkacaktır. Ramazan’ın ilk yarısında ‘Merhaba, merhaba şehr-i Ramazan merhaba’ coşkusu cami kubbelerinde gümbürderken yolun yarısının kat edilmesinden sonra başlayıveren ‘elveda’ faslı, Ramazan’a doyamayan samimi gönüllere girân gelir, hatta bazı mescitlerde Ramazan’ın son on gününe kadar kasd-ı mahsus ile ‘merhaba’ terennümüne devam olunurdu.”


BURHAN EREN



(R)